Ünlü ressam yanında çok uzun zamandır ustalaşmaya çalışan öğrencisine, artık yaptığı resimle bireysel olarak ortaya çıkma zamanının geldiğini söyler. Uzun zamandan beri beklediği bu sözler genç öğrenciyi epey mutlu eder. Bütün yeteneklerini ortaya koyarak, özene bezene en iyi eserini yapar. Bitirdiği tabloya bakar ve beğenir. Yaptığı resimden ve kendisinden çok emindir. Usta, genç ressamın yaptığı tabloyu alır ve şehrin en işlek meydanına götürüp, kenarına iliştirdiği bir notla asar. Notta resme bakanlara açık bir davet vardır, “Gördüğünüz hataları kırmızı kalemle bir çarpı koyarak lütfen işaretleyin” demektedir.
Muhteşem tablo bir gün bir gece meydanda asılı durur. Genç ressam yaptığı resimden öyle emindir ki, bir tane bile kırmızı çarpı bulunmayacağını düşünür. Ancak yanıldığını anlaması pek de uzun sürmez. Tabloyu asılı bulunduğu yerden almaya gittiğinde, tablonun üzerinde neredeyse kırmızı çarpı olmayan tek bir nokta bile olmadığını görür. Gördüğü manzara karşısında şaşkına dönen adamın yardımına yine ustası koşar. “ Şimdi aynı yöntemle, resmini kırmızı çarpılarla dolduranlardan farklı bir şey isteyerek bir başka deneme daha yapalım” der.
Genç adam bu defa daha dikkatli çalışır ve en başarılı işlerinden birisini çıkarır. İçindeki bin bir heyecanı bastırarak, ustasıyla birlikte tabloyu aynı duvara asar. Usta yeni bir not hazırlamıştır. Tablonun yanına iliştiriverir. Bu kez usta yazdığı notta, tablonun yanına konulan her boyutta fırça ve onlarca renk boya ile beğenilmeyen yerlerin uygun renk boya ve fırça ile düzeltilmesini ister. Genç ressam bu kez ilk denemeden daha heyecanlı ve üstüne bir o kadar da tedirgindir. Bir gün bir gece asılı durur tablo aynı meydanda. Ertesi gün usta ile birlikte tablonun asıldığı meydana giden genç ressam, resmin üzerinde hiçbir düzelti yapılmadığını görerek şaşırır. Oysaki usta hiç de şaşkın gözükmemektedir. Sözlerine “Ilk denemede insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız olabileceklerini gördün” diyerek başlar.
Hayatında bir kez bile resim yapmamış olanlar bile, resmini karalamakta hiçbir sakınca görmedi. İkinci denemede ise gördükleri hataları düzeltmelerini, dolayısı ile de yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak bilgili olmayı gerektirir. Gördüğün gibi hiçkimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkışmadı. İlk tabloda sorunun tespitini isterken ne kadar bilgili olduklarını bilmemiz gerekmiyordu. İkinci de ise çözümün bir parçası olmalarını isterken, ne kadar bilgili olduklarını görebilecektik. Bilgisi olmayanlar, bilmedikleri ortaya çıkmasın diye tabloya dokunmadılar. Başarılı olmak için usta olmak artık yetmiyor, bilge de olmalısın. Yaptığın işte çok başarılı bile olsan, insanları anlamak için derinleşmelisin. Unutma ki emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan bilgisiz insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur. Seni sürekli olarak kırmızı ile çizeceklerdir. Sakın ola ki emeğini değerini bilmeyenlere sunma ve asla yaptığın işin ne olduğu konusunda bilgisi olmayanlarla tartışma” demiş.